29.2.16

Fim: Neler İzledim?

Merhabalar!
Film izleyebilme odak sorunumu biraz da olsa kırdım, ve şurada yaptığım listeye sadık kalıp birkaç film izleyebildim. Fırsat bu fırsat bende izlediklerimi kısaca da olsa yazmak istedim. Aslında "The Lobster" haricinde izlediğim filmleri, konuları bakımından etkileyici fakat hissiyat ve konuyu işleyebilme bakımından zayıf bulduğumu belirtmek isterim. Sizin aşağıdaki filmlerden izledikleriniz var mı? Beğendikleriniz oldu mu?

-Me and Earl and the Dying Girl-
Dir: Alfonso Gomez-Rejon
-2015-


En büyük hobisi, en yakın arkadaşı Earl ile film çekmek olan Greg, annesinin komşularının aynı zamanda Greg'in okul arkadaşı Rachel'in kanser olduğunu söylemesiyle, onunla vakit geçirmeye başlar. İlk başta, annesinin sözünü dinlemek için Rachel'e yaklaşan Greg, gün geçtikçe Rachel'e bağlanır. Şiddetle tavsiye etmesemde, boş zamanda izlenebilir bir film olduğunu düşünüyorum.

-The Lobster-
Dir: Yorgos Lanthimos
-2015-


Son zamanlarda izlediğim, konusunu oldukça ilginç bulduğum ve oyuncuların altından çok başarılı kalktıklarını düşündüğüm bir film oldu The Lobster. Yalnız insanların bir otele kapatıldığı, onlara tanıdıkları süre zarfında kendilerine uygun bir eş adayı bulamazlarsa, kendi istedikleri bir hayvana dönüştükleri bir zamanda geçiyor film. Gönül rahatlığıyla izleyin!

-Room-
Dir: Lenny Abrahamson
-2015-


Olayın gerçek olma ihtimalini düşündükçe oldukça sarsıcı ancak, bunu sadece filmin ilk yarısında hissedebildim. İkinci yarısı daha güzel işlenebilirdi. 7 yıl boyunca küçücük bir odada hayatını devam ettiren anne ve çocuğunun kurtulmalarından sonraki hayata alışmaya çalıştıkları kısım benim için sınıfta kaldı. Film, En İyi Kadın Oyuncu dalında Oscar getirdi Brie Larson'a.

-45 Years-
Dir: Andrew Haigh
-2015-


Evliliklerinin 45. yılını kutlamaya hazırlanan bir çiftin hayatları aldıkları bir mektupla değişmeye başlar. Bunca yıl aslında birbirleri hakkında bilmedikleri birçok şeyin olduğunu fark ederler. Filmin sakin havasındaki Charlotte Rampling'in bakışları o kadar çok şey anlatıyor ki, oyunculuğu takdire şayan!

-Carol-
Dir: Todd Haynes
-2015-


İtiraf edeyim daha fazla etkilenmeyi bekliyordum. Konu, kostümler, oyunculuklar evet çok iyi ama, bana biraz içi boş ve yavan geldi. Orta yaşlarda evli ve kızı olan Carol'la (Cate Blanchett) tesadüf eseri tanıştıkları Therese (Rooney Mara) arasındaki ilişkiyi anlatıyor.


Sizin bu filmlerden izledikleriniz var mı? Beğendikleriniz oldu mu, neler düşünüyorsunuz, yazarsanız çok sevinirim.
Mutlu Günler*

6.2.16

Kitap : Neler Okudum? #2

Merhaba,
Bu ara sadece ama sadece okuyarak geçirdiğim bir zamandayım. Okuduklarımı, tavsiye ettiklerimi kısa kısa sizlerle paylaşmak istedim.


*Mahir Ünsal Eriş - Olduğu Kadar Güzeldik 
Son zamanlarda okuduğum açık ara en iyi öykü kitabıydı desem çok abartmış olmam sanırım. Sekiz tane öykünün hepside o kadar samimiki, Erdek'i, Bandırma'yı, Biga tostunu okurken bir hüzün yerleşiyor içinize. En çok sevdiğim öyküler ise: "Benim Adım Feridun" ve "Stoper" oldu.

*John Berger- Düğüne
Oldukça hüzünlü bir romandı Düğüne. Kitap bitti ama, içimde Ninon ve Gino'nun buruk aşkı.. HIV + hastası olan Ninon ve öleceğini bile bile onu bırakmayan Gino, ve herşeye rağmen hazırlıklarını yaptıkları düğünleri.. Okumanızı tavsiye ederim.

*Gülayşe Koçak- Gözlerindeki Şu Hüznü Gidermek İçin Ne Yapmalı?
Uzun zamandır bol monologları ve dialogları olan bir roman okumamıştım. Yasemin ve Mehmet ikiside ikinci evliliklerini yapmış, biri klasik müzik tutkunu, diğeri akademisyen olan iki karakterdir. Yazar da bizi bu iki karakterin evliliklerinden, geçmişte yaşadıkları ilişkilerden, problemlerinden bahsetmiş. Ben hiç sıkılmadan bitirdim ve Gülayşe Koçak ile bu kadar geç tanıştığım için biraz utanç duydum.

*Stefan Zweig- Bir Kadının Hayatından 24 Saat
Sanki bir kitap okumadım, film izledim. Stefan Zweig olay örgüsünü öyle güzel, öyle heyecanlı anlatmış ki, ara vermeden bir solukta okunan cinsten! Bir kadının sıradan bir hayatı varken, bir gün başından öyle bir şey geçiyor ki, hayatında geçirdiği bu 24 saati ilk defa dile getiriyor. Mutlaka okuyun!


*Jostein Gaarder - Sirk Müdürünün Kızı
Sınırsız bir hayalgücü.. Aklına gelen fikirleri yazarlarla paylaşan, hayatını yazar yardımı yaparak geçiren Petter'in hikayesini anlatıyor Sirk Müdürünün Kızı. Petter'in çocukluğundan başlayarak hayatını kendisinden okuyoruz, zaman zaman kendi hayal dünyasına girip aklındaki hikayeleri anlatıyor, ve eğlenceli başlayıp, hüzünle noktalıyor kitabı Jostein Gaarder.

*Barış Bıçakçı - Seyrek Yağmur
Merakla beklediğim, bir çırpıda okuduğum, incecik ama çok şey anlatan bir kitaptı Seyrek Yağmur.. Bütün diğer Barış Bıçakçı kitapları gibi, bu kitabıda tekrar okunacaklar listeme girmiş bulunmakta.
"Kitapçı Rıfat. Hikayesi çok hazin. Bütün ömrü seyrek bir yağmurun peşinde koşmak ile geçiyor." Rıfat'ı anlatıyor yazar, kitapçı dükkanını, unutamadığı sevgilisini, kedisi Hakkı'yı, babasını anlatıyor ; abartısız, ince bir anlatımla, özlediğimiz Barış Bıçakçı yorumuyla..