29.10.15

Gezi: Kapadokya


Güvercinlik

Merhabalar!
Bu ara ne izlesem, ne okusam içime sinip, bir türlü incelemesini yapamadığım için, bir gezi yazısı yazayım dedim bende. Anlayacağınız, blogun içeriğini gezi yazılarıyla da genişletmeye karar verdim. Uzun zamandır gitmek isteyip, devamlı ertelediğim bir geziye çıktım geçtiğimiz hafta! Kapadokya'ya gittim. Turla gittiğimiz için, program sıkıştırılmış ve oldukça yoğundu ve bir gece konaklayabildik,


Aslında bazı yerlere turla gitmeyi sevmiyorum, kısıtla zamanda birçok yer gösteriyorlar, ancak insan bazı mekanlarda daha fazla turlamak, yemekleriyle daha fazla haşır neşir olmak istiyor. Hala bir fotoğraf makinesi alamadım ve telefonumun kamerasıyla bikaç yeri fotoğrafladım. Bunları da paylaşmak istedim.
Tek kelimeyle Kapadokya'yı tanımlayın deseniz kesinlikle "mistik" bir şehir olduğunu söylerdim. Gördüğüm her yapıya öyle şaşırarak baktım ki, tarihte insanlar bu taş evlerde nasıl yaşamışlar diye sormadan edemedim.

Daha çok peribacalarıyla olan ününü bildiğimiz Kapadokya, aslında yer altı şehirleriyle de bir o kadar ünlüymüş. Ben Derinkuyu ve Kaymaklı Yeraltı Şehirlerini gezdim. Yerin sekiz kat aşağısına indik ve çoğu yeri darlığından dolayı eğilerek, tek sıra halinde yürüyerek geçebildik. Zamanında Hristiyanlar, Romalıların zulmünden kaçmak ve saklanmak amacıyla inşaa etmişler yer altı şehirlerini. Yer altına, şarap depoları, erzak odaları, kiliselerini, her türlü ihtiyaçlarını giderecek şekilde yapmışlar. Gezerken, insanın inanası gelmiyor; yerin bu kadar altındaki yaşama.
Uçhisar Kalesi
En beğendiklerimden biriside Uçhisar Kalesi oldu. Uzun merdivenleri çıktıktan sonra, bütün şehir ayaklarınızın altında. Tahminimce, akşam gün batımında, ışıklarla daha güzel olacağını düşünmekteyim. Kalenin etrafında bulunan dükkanları gezip, minik hediyelikler aldım.
Şehre baktığımda, oldukça kurak, hiç yeşillik yok derken, Ihlara Vadisi'ne gittiğimizde, tüm güzelliğiyle, yeşilliğiyle beni utandırdı diyebilirim. Melendiz Çayı'nın serinliğiyle, çeşitli ağaçların arasından yürürken, birçok kilisenin de burada konumlandığını gördüm.

Peribacalarının en fazla olduğu Zelve Ören Yeri'ni de giderseniz mutlaka gezmenizi öneririm. Bu arada mutlaka Müze Kart'nız yanınızda bulunsun.

Sabah gün doğumunda balonda olmayı çok istemiştim, ama maalesef hava şartlarından dolayı gittiğimiz haftasonu balon turları iptal edilmiş. Bu bile bir daha gitmem için bir sebep olacak galiba :)

Siz Nevşehir'e gittiniz mi? Merak etmekteyim.
Mutlu Günler*

6.10.15

Neler Dinliyorum ? #2

Merhabalar,
Havalar yavaş yavaş soğuyor, artık kahvemizi yapıp, battaniyeye sarınıp güzel müziklerin tadını çıkarma vakti.
Eylül ayı benim için ilaç gibi geldi diyebilirim. Uzun zamandır sürekli aynı şeyleri dinlemekten o kadar sıkılmıştım ki, böyle bir dönemde çok sevdiğim sanatçıların yeni albümleri birer birer çıktıkça, dinlemeye doyamadım, kendimi müziğin akışına bıraktım.


Bir insan bu yaşında, basic siyah bir t-shirt ile bu kadar karizma olabilir mi? David Gilmour, Pink Floyd'la yollarını ayırdıklarını ilan ettikten sonra bize bir adet solo albüm dinletti. "On An Island", çıktığından beri, severek dinlediğim, arşivimde olan bir albümdü. Bu albümden sonraki, solo albüm de beklediğimiz onca seneye gerçekten değdiğini düşünüyorum. Çünkü "Rattle That Lock" albümü, birçoğumuzun özlediği, alışkın olduğumuz  Pink Floyd sound'unu oldukça hissettiriyor.
"The Division Bell"deki efsanevi Marooned'in yanına yakışır bir kardeş geldi bu albümden: "5 A.M". Sonrasında, "Faces of Stone"'u dinlerken işte beklediğim sound dedim, tıpkı eskisi gibi. Diğer favorim ise: "In Any Tongue" oldu.
Video için : Rattle That Lock


Diğer dinlediğim albüm ise Chris Cornell'ın "Higher Truth" isimli solo albümü. Cornell'in 90lardaki halinden beri bütün bulunduğu durumları, müzik oluşumlarını seviyorum ve büyük bir keyifle dinliyorum. Yaptığı her iş de imzasını bırakıyor kanımca. Grup olarak da dinlemeyi sevdiğimiz Cornell, dinleyecilerini özletmiyor, ara ara solo albümlerle bizleri besliyordu. "Scream" ve "Songbook" solo albümlerinin ardından nihayet bir yenisi geldi. Higher Truth albümü de gerçekten uzun süre kendisini dinletecek bir albüm olmuş. Hem çığlıklarını sevdiğimiz şarkılar, hem de bir tık daha sakin, toplamda 15 parça + 1 remix den oluşuyor.  Çıkış videosunu izlemek için : Nearly Forgot My Broken Heart



The Black Keys'i gerçekten seviyorum. Hal böyle olunca Black Keys'den Dan Auerbach'ın yeni projesi olan The Arcs'ı beğenmemek olmazdı. "Yours, Dreamily" albümünü ben oldukça beğendim. İlk olarak Stay In My Corner 'la seslerini duyduk, ki ilk dinlediğimden beri sevdiğim ve devamını merak ettiğim bir albüm olmuştu. Sonrasında Outta My Mind'ı dinlediğimde hiç şüphesiz önerebileceğim bir albüm oldu. Toplamda 14 şarkı var, hiç düşünmeden tadına bakın derim.



Son olarak, daha çok birşeyler okurken 8tracks'den oluştulan studying playlist'leri dinlerken, bende bir liste yapayım dedim. Baya iç karartıcı bir liste oldu ama, umarım seversiniz. Dinlemek için * 

Siz bu aralar neler dinliyorsunuz? Önerileriniz var mı? Paylaşırsanız mutlu olurum.

Keyifli Dinlemeler*