24.8.15

Son Zamanlarda En Sık Kullandığım Telefon Uygulamaları

Merhabalar!
Her gün bir sürü yeni uygulamalar geliyor telefonlarımıza. Ben oldukça fazla zaman geçiriyorum; faydalı, eğlenceli uygulamalar bulabilir miyim diye. Bu postta son zamanlarda keşfettiğim uygulamaları paylaşmak istedim. Belki ilginizi çekip, sizinde öğrenmenize yardımcı olurum.

-Rock On-


Son zamanlarda oynadığım, canlarımın dolmasını sabırsızlıkla beklediğim bir oyun oldu Rock On. Bu uygulamada rock müzik bilginizi test ediyorsunuz. İndirdikten sonra seviye seviye ilerleyen bir oyun. Mikrofon Denetimi, Ani Ölüm, Arcade modunda size verilen görevleri yaparak atlıyorsunuz seviyeleri. O kadar eğlenceli bir harita yapmışlar ki! Pop rock, indie, heavy metal, klasik rock gibi geniş bir skalaya sahip Rock On. Bunu yaparken yeni şarkılar keşfetmek de bu güzel oyunun cabası!

-Learnist-


Çok severek kullandığım bir sosyal bilgi paylaşım sitesi. İçeriği o kadar geniş ki, yok yok. Bilim, teknoloji, seyahat, oyunlar ve daha nicesi. Uygulama tamamen ingilizce. Learnist'te pizza hamuru yapımından tutunda, kamp tekniklerine kadar insanların adım, adım paylaştığı harika bilgiler mevcut. 

-Voscreen-



Bu zamana kadar indirdiğiniz tüm ingilizce öğrenme uygulamalarını unutun. Çünkü bu uygulama benim için en eğlencelisi! Voscreen'i indirip, kayıt olduktan sonra ana dilinizi seçiyorsunuz. Seviyenizi işaretledikten sonra, ekrana gelen kısa videoları dilerseniz ingilizce altyazılı ya da altyazısız, türkçeye çevirmeye çalışıyorsunuz. İşin güzel tarafı çoğu videonun bir filmden, çizgi filmden, belgesellerden, reklam filmlerinden seçilmiş olması. Ve böyle güzel bir uygulamanın tabiki ücretsiz olarak bizlere sunulması.

-TVShow Time-


Bilgisayarda oldukça sık kullandığım bu uygulamanın, telefon versiyonu olması oldukça mutlu etti beni. Yabancı dizi izleyicisi olup, hangi bölümde kaldım sıkıntısı yaşayanlara hızır gibi yetişen bir uygulama. Böylelikle izlediğiniz dizileri arşivleyip düzgün bir hale getirebilirsiniz. Takip ettiğiniz devam eden dizilerin, yeni bölümleri yayınlandığında, telefonunuza bildirimde göndermekte.

Mutlu günler*

21.8.15

Dizi: You're the Worst

You're the Worst
(2014--)


Olmadı. İzleyemedim. Arkadaşlar ben Game of Thrones'u sevemedim. Etrafımdaki herkesin izle çok güzel demesi gafletiyle başladım şu sıcak günlerde. İlk sezon bitti, karakterleri tanımaya başladım ama yok, ikinci sezonda beni resmen uyuttu, devamını en ufak merak etmeden izliyorum. Herkes seve dursun, ben izlemeye dur dedim, geçen günlerde rastgele denk geldiğim epi topu 3-5 karakterin olduğu bir komedi dizisine başladım. You're the Worst 'den bahsetmekteyim. Şu an sadece tek sezon, 10 bölümlük bir dizi. İkinci sezonu onaylanmış, 9 eylülde yayınlanmaya başlayacakmış.


Dizideki iki ana karakter de aslında birbirinden gıcık. Baş rollerini İngiliz aksanı ile Jimmy (Chris Geere) ve Gretchen (Aya Cash) canlandırmakta. Evlilik ve uzun ilişki karşıtı bu ikilinin, gündelik hayatlarına konuk oluyoruz. Her ne kadar ciddi bir ilişki yaşamıyoruz, herkes dilediğini yapmakta özgür düşüncesiyle yaşasalar da, aslında hiç de öyle olmadığını anlıyoruz bölümler ilerledikçe. Şunu açıkça söyleyebilirim ki, zaman geçtikçe daha da güzelleşti dizi. İlk bölümü izledikten sonra izlemeyeceğim desem de, Game of Thrones'un verdiği iç sıkıntısıyla izlemeye devam ettim You're the Worst'u.


Çıtırlık dizi izlemek isteyenlere çağrım, başlayın efendim. Sizin şu mutsuz günlerde tavsiye edebileceğiniz bu tarz diziler var mı? Paylaşırsanız çok mutlu olurum. 

7.8.15

Film Önerileri

Merhabalar!
Böyle bir başlıkla, daha önce inceleyemediğim, özet yazmakta biraz üşendiğim filmlerin içinden hoşuma gidenleri seçip kısa kısa yayınlamaya karar verdim. Önerdiğim filmler, sizinde haftasonu için keyifli vakit geçirmenizi sağlarsa ne mutlu bana!

Sunshine Cleaning
-2008-
Christine Jeffs


Çok sevdiğim, izledikten sonra hemen anneme izlettiğim bir film! İki kız kardeşin hayatlarına gidiyoruz. Kocasından ayrılmış, bir oğlu olan Rose (Amy Adams) mutlu olmadığı bir işte çalışmaktadır. Bir süre sonra, Rose ve kız kardeşi Norah (Emily Blunt) birlikte çalışmaya başlarlar, fakat yaptıkları iş çok da sıradan bir iş değildir. Son zamanlarda izlediğim en iyi dram diyebilirim. Gerek Emily Blunt gerekse Amy Adams o kadar güzel can vermişler ki rollerine. Bir yandan hüzünlendiren, bir yandan da gülümseten bir film. İzlemenizi şiddetle önermekteyim!


Clouds of Sils Maria
-2014-
Olivier Assayas


Bol diyaloglu bir film. V (Kristen Stewart), 40'lı yaşlarına yaklaşmış Maria (Juliette Binoche)'nın asistanlığını yapmaktadır. Maria, 20li yaşlarında oynadığı oyunu, yeniden canlandırmak için çalışır. Ancak bu sefer, başka bir karakteri canlandırması istenir. Bunu yapmaya çabalarken V ile Maria'nın uzun sohbetlerini, doğa yürüyüşlerini izliyoruz. İzlenesi bir film.


While We're Young
-2014-
Noah Baumbach


Beklentimi tam anlamıyla karşılamamış bir film aslında. Belki Ben Stiller faktöründen, belki yönetmen faktöründen, çok daha güzel bir film beklediğim için, bilmiyorum. Ama  bence pazar günü tamda kahvaltıyla gidecek olan bir film, kötü değil asla. Filmin konusuna gelirsek, orta yaşlarına gelen Josh (Ben Stiller) ve karısı Cornelia (Naomi Watts) kendilerinden yaşça küçük bir çiftle tanışırlar. Etraflarındaki arkadaşlarından sonra bu çiftle yaptıkları aktivitelerle kendilerini yenilenmiş hissederler. Sonrasında olayların rengi bir hayli değişir. Bundan sonrası sizin! 

*Mutlu Haftasonları*


6.8.15

Paper Towns



-Paper Towns-
Jake Schreier
-2015-

2013 yılında TÜYAP fuarına giderken, çoğu kızın elinde gördüğüm mavi poşetlerle tanıdım John Green'i. Oldukça popüler olan "Aynı Yıldızın Altında" herkesin konuştuğu bir kitap oluvermişti. Belki daha çok teenager kategorisinde olduğu için ve yaşıtım olmayan bir okuyucu kitlesine sahip olduğu için alıp okumak istememiştim. Geçen hafta cuma günü vizyona giren "Paper Towns" ise, başka bir film olmadığı için tercih ettiğimiz bir film oldu, sevgili John Green'le sonunda tanışabildim anlayacağınız.

Q (Nat Wolff), karşı dairede oturan, çocukluk aşkı Margo'yla (Cara Delevingne) büyüdükçe kopmaya başlar. Q'nun arkadaş çevresi daha çok ders çalışan, iyi bir koleje başlamak isteyen iki karakterden oluşurken, Margo ise oldukça asi ve okulun havalı tipleriyle vaktini geçirir. Quentin'nin kalbine gömdüğü aşkı Margo bir gece ansızın Q'nin odasına girer ve bu gece arkadaşlarından intikam almak için Q'nden yardım ister. Lise hayatı boyunca hiç macera yaşamamış Q için, Margo ile paylaşacağı bu gece onu oldukça etkileyecektir.


Ancak ertesi gün Margo esrarengiz bir biçimde ortadan kaybolur ve Q onu bulabilmek için arkasında bıraktığı ipuçlarından yararlanır.
Q ve arkadaşları, Margo'yu aramak için yola çıkarlar. Tek istedikleri Margo'yu bulup, mezuniyet balosuna yetişebilmektir.

Kitabı okumadığım için kitap/film karşılaştırması yapamayacağım, ama elbette kitabı okuyanlar vardır, filmi nasıl buldunuz merak etmekteyim.
Zorunluluktan gitmiş olsak bile, hoş vakit geçirdiğimiz bir film oldu Kağıttan Kentler. Benim asıl mutlu olduğum nokta ise kağıttan kentin ne anlama geldiğini öğrenmek oldu. Filmden sonra araştırdığımda John Green'nin TED'de konuşmasına rastladım. Merak edenler videoyu izleyebilir.



4.8.15

Minoa Cafe Bookstore



Merhabalar!
Her ne kadar çoğu kitaplarımı internetten sipariş versem de, kitap evlerini gezmek başlı başına hobim diyebilirim. İnternet sitelerinde, %20- 30 daha uygun fiyatlı oldukları için, genelde kitap evlerinde beğendiğim kitapların isimlerini not alıyor,  keyifli vakit geçirmeye çalışıyorum. Ya da o gün kendimi ödüllendirmek istiyorsam, en fazla birkaç kitap alıp çıkıyorum. ( Genelde toplu kitap siparişleri veriyorum) Özellikle zincirleşmiş, her yerde şubeleri olan kitapçıları  gezmek yerine, sahiplerinin göz bebekleri olan özel kitap evlerini araştırıp bulmaya çalışıyorum. 
Tam da böyle bir günde karşıma çıkıyor Minoa. Kendisi Akaretler Süleyman Seba Caddesi'nde bulunmakta. Dışarıda minik de bir kafesi var. Klasik yayın evlerinin yan yana dizilmiş görüntüsünün aksine, Minoa'da kitaplar karışık dizilmiş. Bu bile benim çok hoşuma gitti. Birden çok farklı bir türle, farklı bir kitapla karşılaşabiliyorsunuz. Beni büyüleyen taraf ise, alt kısmı. Adeta kitap mahzeninde geziyormuş hissine kapılıyorsunuz. Bir o kadar sessiz ve zamanın donduğu yer sanki!






Her köşe o kadar ince düşünülmüş ki. Her yerde ayrı bir ayrıntı var. Bunu merdivenlerden çıkarken görüyorsunuz. Yazarlar ve ünlü sözleri basamaklara iliştirilmiş. 

Haftasonu kitapların içinde kaybolmak ve birer fincan kahve içmek için ideal bir yer. Sizin böyle sevdiğiniz kitap evleri / kafeler var mı? Paylaşırsanız çok mutlu olurum. 
Mutlu günler!

Adres: Vişnezade Mahallesi, Süleyman Seba Caddesi, Park Apartmanı, No 52/A, Beşiktaş, İstanbul.